18 Eylül 2018 Salı

2.Gün Mü Oldu Ne? Busan'ı Tam Gaz Gezelim

Merhabalarr çoook uzun zaman geçmesinden kaynaklı yazıma özürle başlamak isterim. Bu sebeple oturup bütün günleri tek tek yazıp kısa sürede birbiri ardına paylaşmayı düşünüyorum. 


Kore'deki 2. günümüzde 6.00 gibi erken sayılabilecek bir saatte kalktık. Ancak şimdi düşündüğümde iyi ki o şekilde uyanıp çokça vakit geçirmişiz diyorum. Tabi o gün gece 2-3 civarı uyuduğumuzu düşündüğünüzde ne kadar zorlandığımı anlayabilirsiniz sanırım.Neyse efendim oda arkadaşımla biz zaten alarmlarımızı kurmuştuk ancak oda servisi de bizi uyandırdı. Oda servisi Korece ama hızlı Korece bir gözüm kapalı ne dedi ise dinledim ama anlamadım tabi ki :D bunun üzerine zekalı ben ''ingliş pliss'' dedim. Bu sefer diğer görevli İngilizce anlattı bana ama yine anlayamadım. Boynum bükük ''İngilizce de mi bilmiyorum ya ben?'' diyerek oda arkadaşıma teslim ettim telefonu. Olayda; ulaşamadıkları bir oda varmış bizim arkadaşlardan bize onların oda numaralarını söylüyormuş ve uyandırmamızı istiyormuş. Dedim zaten sayılarla aram hiç iyi olmadı. :P Öyle avuttum kendimi.


Öyle böyle giyindik hazırlandık. Kahvaltı için otelin üst katına

çıktık. Geleneksel Kore kahvaltısı değildi. Otel olduğu için daha çok ekmek ve tereyağı gibi opsiyonlarımız vardı. Ancak pilav da vardı isteyen için. Şöyle bir resim efendim yediklerimiz için:






Şöyle de otelin restoran kısmının manzarası (Haeundae'yi görüyordu)


Saat 8 gibi yola çıktık ve ilk durağımız Taejongdae parkı idi. Oraya gittiğimde fark etmediğim ancak çok daha sonradan fark ettiğim bir detay Taejongdae parkının ''The King's 2 Heart'' dizisinin son sahnesinin çekildiği yer olduğu :O.Burası ismini Silla Krallığının 29. kralı olan Taejong Muyeol'dan almış ve parkın içerisinde 200 farklı çeşit ağaç bulunmakta imiş. Gerçekten de manzara olarak çok çok güzel bir yerdi. Busan'a giderseniz zamanınız var ise gezmenizi tavsiye ederim özellikle de doğa fotoğrafları çekmeyi seviyorsanız. Çok fazla güzel manzara olduğu için ben de haliyle çok fazla resim çektim o sebeple sizi içinden seçtiğim güzel resimlerle baş başa bırakıyorum.







Park'ın girişindeki heykel sağ altta görünen bir mekanizma var ona bastığınızda şarkı söylemeye başlıyor. :D







Bunlarda Park'ın içerisinde ulaşımı sağlayan tatlişko trenler. En sıkıcı işi bile böyle halletmelerine bayıldığımı söylemeden geçemeyeceğim. Detaylar bazen gidilen yerde çok önemli olabiliyor.





Bu da tren saatini beklerken içtiğim pororolu içeceğim. Tatlı bir şeydi. Zaten böyle değişik şey nerede ben oradayım :D  

 Güzel bir resim olmasına rağmen hikayesi üzücü çünkü eskiden kadınlar çok yüksek olan bu yerden intihar ediyorlarmış ve bunun önüne geçilemiyormuş. Bu sebeple ki buraya bu heykeli koymuşlar. Çocuklarını düşünerek bu kararlarından vazgeçmeleri için. 



Heykelin hemen arkasından karşıya bakıldığında görülen manzara <3 Eğer çok sis olmasaydı Japonya'yı dahi görebilirmişiz ama şansımız malesef biz göremedik. 





Biraz daha aşağı inmemizi ve yine olağanüstü manzaralarla karşılaşmamızı sağlayan merdivenler ancak ne kadar çok olduğunu tahmin edemezsiniz. İnmesi cidden çok rahattı ancak çıkarken aynı şeyi söyleyemedik :D

Ben böyle yerlerde hep dışardan bakan ve fotoğraf çeken kişi yerine aşağıda üretimin içindeki kişiler olmak istemişimdir. Bu fotoğrafta bana hep onu hatırlatıyor. Bir sonraki Kore gezimde( umarım)yanlarına inip yardım edip işi öğreneceğim. Böyle bir fırsatı bir daha kaçırmam umarım.


 











Taejongdae'den ayrıldıktan sonra Busan Birleşmiş Milletler Kore Savaşı Şehitliğine geldik. Hemen girdiğimiz yerin karşında Kore savaşı hakkında bilgi alabileceğimiz ve kısa bir video izlenen yer yapılmıştı. Oraya girdik. Hemen aşağıya resmini koyuyorum :)

Ardından Şehitliği gezmeye başladık. Hemen bu yapının yan tarafında savaş hakkında bilgiler alınacak küçük bir müze vardı. İçeride resimler, madalyalar ve bazı oradan satın alınabilecek eşyalar vardı. Savaş olduğu zaman söz konusu hüzün, gözyaşı, kayıplar eksik olmuyor elbette. Bu savaş da bize küçük yaşlarda yabancı topraklarda şehitler vermiş. Ama aynı zamanda da dost iki ülke ve dost milletler ortaya çıkarmış.








Yandaki foroğrafta tam olarak gözükmüyor ancak üzerinde meçhul asker yazıyor.



Bu resimde ise Kore savaşında şehit düşmüş askerlerimizin adını duvara yazdıkları bir anıt var. Resmi biraz büyük koymak istedim okunması ve en azından bir kez isimlerinin telaffuz edilmesi için. Asla unutulmamaları için...


























Şehitlikten sonraki durağımız acıkan midelerimizi susturmak için Yeeemmekkti tabiki :D Kore'de toplamda 2 kez Türk restoranına gittik sanırım ani kültür şokuyla açlıktan ölmememiz için yapılan bir incelikti. Keyfimiz yerindeydi kısacası.







Herşeyi geçtim ezogelin çorbası tabi ki beni benden aldı. Zaten fotoğrafı da çorbanın yarısına gelip çekmemden anlaşılmıştır.Tadı tuzu acısı yerinde bir çorbaydı. Bu arada yapan aşçı da Türk'tü. 6 senedir Kore'de yaşadığını söylemişti.


Tavuk şişte her zaman 1 numaralı tercihim olmasa da o anda iyi gittiğini söylemem gerekiyor. Doyurucu ve uzun süre Kore'de yaşayan mesela değişim öğrencilerinin uğrayıp bir çorba içip kendine gelebileceği bir mekandı bence. Tabi hesabı biz ödemediğimiz için öğrenci için gerçekten uygun bir yer mi bilemiyorum ama çok fazla özlendiğinde değer geliyor.

Yazımı bitirmeden Busan'ın önemi hakkında kısaca biraz sıkıcı olabilecek bir bilgi vermek istiyorum. Busan Güney Kore için önemli bir şehirmiş bunun bir sebebi Kore savaşı sırasında Kore'nin bütün şehirleri Kuzey Kore tarafından işgal edilmiş ve Busan o dönem için başkent olmuş. Aynı zamanda yardım eden Türk askerleri ve diğer ülkelerden askerler de Busan limanından  gelmişler. Aynı zamanda Lotte gibi çok büyük alışveriş merkezleri ile ünlü olması, Japonya'ya 2 saat gibi mesafede olması alışveriş için gelen turistlerin sayısını artırmakta imiş.

Burdan sonra Seokguram Tapınağını görmek için Gyeonju'ya doğru yola çıktık. 
Seokgram için bir sonraki yazımaa lütfenn tren kalkıyorr....

6 Mayıs 2017 Cumartesi

Kore'de 1 Günde Neler Yaparsın?

Merhabalar,
Kore'ye yolculuğum sonra ilk gün yaptıklarım derken ilk günümü anlatarak başlayabilirim diye düşündüm. O zaman Kore günlüğümün ilk gününe başlıyorum.


   29 Ekim’de Bursa’dan başlayan bir yolculukla yollara düştüm. Uçak saatimiz 17,30 olmasına rağmen uçağı kaçırırım korkusuyla sabah 07.30’ a İstanbul için biletimi aldım.Otobüs yolcukluklarına alışkın olduğumdan yol su gibi geçti. Tek bildiğim yol metro ile ilk defa Atatürk Havalimanı’na gittim. Gönüllü arkadaşlarımda oradaydı ve bu benim ilk yurtdışı seyahatim olacaktı yalnız olsaydım büyük ihtimalle daha da tedirgin olurdum. Uzun bir süre bekledik Check-in yaptırmak için gişeler bile açılmamıştı. 



Uçakta verilen 1. yemeğimiz
  Saat 13.00 gibi check-in sırasına girdik. Erken gitmek önlerde olmamıza yaramıştı. Saat 15.00 gibi de pasaport kontrolü geçmiş olduk. Valizlerimiz için verilen 23kg sınırını aşmadığımız için hepimizin içi rahatlamıştı. Koltuk numaramızı da aldık. ‘15B’. Kore’ye giderken oturduğum koltuk.



  Uçak saati geldiğinde biletlerimiz kontrol edilerek içeri girdik. İlk uçak yolculuğumu Kore için yapıyordum. 9 saat sürecek bir yolculuk saat 18.00’de başladı. Asiana Havayolları ile uçuyorduk ve rahat ve güler yüzlü geçen bir yolculuktu.

2.Yemeğimiz




Kore’ye indiğimizde saat 09:42’yi gösteriyordu ve çoktan 30 Ekim olmuştu.Tur rehberimiz Kevin Bey bizi karşılamaya gelmişti. Incheon Havalimanı… İşte sonunda ordaydık. Hemen aileler haberdar edildi ve bizim için gelen tur aracına koştuk. İnanılmaz rahat ve güzel bir araçtı. Aynı şekilde Şoför Bey’de çok güler yüzlü bizi merhabalarla karşılayan birisiydi.



Birine,Koreli birine Kore’de ‘annyeonghaseyo’ demek… İşte böyle kelimelerin büyüdüğü gibi hissettiklerimde kocaman musmutlu şeylerdi. Daha sonra Busan’a hareket ettik. Uzun bir yolculuk bizi bekliyordu. Mola yerinde ilk 우유(uyu) süt deneyimimizi yaşadık. Dizilerde görüp hep merak ettiğimiz..


Mola yerinde dikkatimi çeken bir başka şey daha oldu hatta döndüğümde dahi herkese anlatıp şaşırmalarını keyifle seyrediyorum :D. Aslında Kore ile ilgili araştırma yapanların bildiği bir şey... Meyve ve sebzeler ateş pahası.
 Bir elmayı 1,600W olması cidden bizim paramızla düşündüğümüzde çok pahalı oluyor.Ayrıca 1 tane olması da diğer şaşırtıcı şey. Bizim böyle makinelerde gördüğümüz ürünler su, abur cubur, kahve filandır. 
Ayrıca hemen ayaküstü atıştırabileceğiniz sokak lezzetleri filan doluydu. 

Balık pazarının size 'Hoşçakal' diyen kapısı. Ön tarafında da 'Hoşgeldiniz' yazıyordu.

Hemen sonra yola devam ettik ve Busan'a ulaştık. Busan şehri Kore Savaşı sırasında en önemli şehirlerden birisi imiş. Çünkü Kuzey Kore Busan hariç bütün şehirleri ele geçirmiş. Kore Savaşı boyunca başkent burası olmuş. Busan'ın gemi ile Japonya'ya 2 saat uzaklıkta  olduğunu da öğrenmiş olduk. Bu bölgede birçok ünlü alışveriş mağazası <Lotte gibi> olduğu için Japonlar alışveriş için çok fazla geliyorlarmış. Busan'da ilk gittiğimiz yer 'Jagalchi Balık Pazarı' idi. Binbir çeşit deniz canlısıyla burada karşılaşabilirsiniz.Cidden.. Üst katta taze balıkları yiyebileceğin restoranlar vardı. Hepsi yan yana farklı restoranlar. Koku bence alışmayan için baya ağırdı. Tur programı değil de kendim gitmiş olsaydım kesin değişik bir şeyler denerdim orada.














Kurutulmuş birçok deniz mahsülü vardı bize de yemekler sırasında meze olarak getirmişlerdi. Tek denemediğim mezeydi minik balıkların gözlerini görüyormuş gibi olunca yiyemedim :D






Kore'de bu şekilde insanlara eğlendirerek ve güldürerek para toplayan  할머니 ler -mi desem aslında o kadar da yaşlı göstermiyor ama :D -var. Türkiye'de görmeye alışmış olmadığımız bir şey daha çünkü biz de genelde dilenme şekilde yapılan bu durum Kore'de müzik eşliğinde eğlendirilerek yapılıyormuş.


 Balık pazarından çıktıktan sonra tabi ki çok acıkmıştık. Tur rehberimiz Kevin Bey herkesin damak zevkini düşünerek bizi açık büfe olan bir yere götürdü. Heyecanla mekanın resmini çekmeyi unutmuşum malesef :( ama ismini hatırlıyorum <식당120<. Arkadaki tabakta tatlılar vardı. Pirinç kekleri ^^. Yum yum gibi yediğinizde yumuşacık bir tadı vardı. Hepsini farklı farklı çeşnilendirerek değişik tadlar çıkarmışlar. İçlerinden bir tek koyu renkli olanı çok beğenemedim. Bir de öndeki tabakta sarı olan :D patatesi değişik bir paneyle kızartmışlardı. O da bana çok hitap etmedi. Kasedekini zaten çoğu kişi biliyordur. Tteokbokki... Benim en çok sevdiğim hatta pilavlarla karıştırıp yediğim hayatımı kurtaran şey oldu :D Çoğu kişinin de beğeneceğini düşünüyorum ^^


 













Kimchi tabi ki olmazsa olmazlarımızz :D

Pilavlar ise yine farklı farklı tadlandırılmış gibi gözükse de malesef beklediğim olayı bulamadım. Hepsinin tadı aynıydı :D Şimdi ki aklım olsa aslında sadece sade pilav alıp tteokbokki sosu dokup yerdim...




Restoran aslında bir alışveriş merkezinin üst katındaydı. Burası da o restoranın karşındaki evler.
Yemeklerimizi yedikten sonra otelimize geldik. Otele gelmekle tabi ki günümüzü bitirmedik. Kore'ye gelmişiz o kadar :D. Bana sorarsanız bir gezinin en güzel yanı(turla yapılan bir gezi) kafana göre gezebileceğin hatta azcık kaybolabileceğin anlar. Turlarda da tabi ki rehberin sizi vereceği sadece yerli kişilerin bildiği bilgiler çok değerli. Biz de o yüzden otele yerleşir yerleşmez Haeundae plajını keşfe çıkmaya karar verdik :D



Malesef gece olduğu için okyanus çıkmadı:(Bütün Haeundae boyunca yürüdük. Hava biraz soğuk olduğu için çok fazla insan yoktu ama genelde birkaç kişi sağlık yürüyüşüne birkaç kişi sevgilisini koluna takmış romantik yürüyüşe çıkmıştı. 3-5 kişi de müzik yapıyordu. 


Goa Kore'nin bizim için hazırladığı hediyeler ve odamız :)
 
Gecenin en eğlenceli anı hepimizin Soju deneyimleri :) Hemen 24 saat açık kore marketlerinden biraz abur cubur biraz da soju alıp denedik. Benim damak zevkime uydu açıkcası. Tadını deneyimlediğim alkoller arasından tekilaya benzetebilirim sanırım. Tam ortada duran beyaz bardaklarda marketlerde satılıyordu böylece usulüne göre içmiş olduk :D Ayrıca abur cubur konusunda da ilk atışta lezzeti yakalamıştık sonraki akşamlar için de bu patates cipsli abur cubur favorimiz oldu. Bulamadığımızda filan baya üzüldük :D 


Okuyacak arkadaşlar için umarım eğlenceli ve hayalleri tazeleyici bir yazı olur. Çok geç gelen bu yazı için okuyan arkadaşlarım yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen ^^ 





15 Kasım 2016 Salı

Blog Açma Sebebi Falan Filan

Merhaba kendim ve tesadüf eseri bloguma girmiş arkadaşlarım,
    Bu blogu açma sebebim aslında büyük uğraşlar ve emekler sonunda kazandığım ve Ankara Kore kültür merkezinin destekleri ile gitmiş olduğum(uz) Kore kültür turu hakkında bir günlük oluşturmak. Elbette hayallerimin ülkesinde gördüklerimi ve tattığım hiçbir şeyi unutmayacağım. Ancak zaman geçtikte hatırlamakta zorlanabilirim korkusuyla veya bazen çalışmak için motivasyonum düştüğünde burada yazılanları okuyarak ''Bak işte bunun için çalışıyorsun'' demek güzel olabilir diye düşündüm.
    Blogum daha çok günlük havasında olacağı için kendi duygularımı da yazmanın doğru olcağını düşündüm. Kendi izlenimlerim, fikirlerim olacaktır. Blog yazma konusunda fazla bir bilgim yok o yüzden çok yanlışlarım olacaktır. Bu sayfayı okuyacak arkadaşlarım istediğiniz her türlü yorumu yapabilirsiniz :)
    Kore'de 6 gün geçirmiş olmama rağmen gözlerimi dört açıp hiçbir ayrıntıyı kaçırmamaya çalıştım. Bu yazacağım yazılar size bütün Kore hakkında bilgi vermese de bir izlenim yaratacaktır diye düşünüyorum. Umarım siz okudukça iyi vakit geçirirsiniz, ben ise yaşadıklarım için kendime güzel bir anı defteri elde etmiş olurum. Geriye baktığımda bu blogu okudukça ''Evet ben burada bunları hissetmiştim'' derim.
   Kore'de en çok sevdiğim yerin fotoğrafı ile bugünlük bu yazıyı bitirmek isterim. 


HerbNara-PyeongChang
Burası herhalde Kore'de gördüğüm ve gittiğim en güzel yerdi. Çünkü turist olarak kendi imkanlarımla gitsem dahi bulamayacağım bir güzellikti. Belki Kore'de yaşayan insanların bile azının bildiği bir yerdi. Yanda gördüğünüz yer HerbNara(허브나라)'yı diğer bir sevme sebebim. O kadar ülke arasından bizim bayrağımızın orada dalgalanıyor olması sevgimizin karşılıklı olduğunu hissettirmek için yetti. Burası hakkında anlatacağım çok şey olduğu için şimdilik kısa kesiyorum.